Perde Açılıyor: Tiyatro ve Siyaset Arasındaki Görünmez Oyun Bir siyaset bilimci için tiyatro, yalnızca bir sahne sanatı değildir; o, iktidarın temsil edildiği, vatandaşlığın sınandığı ve ideolojinin yeniden üretildiği bir alandır. Güç ilişkileri, roller, sahne düzeni — hepsi politik birer metafordur. Tıpkı toplum gibi, tiyatro da görünmez bir düzenin içinde işler: biri yönetir, biri konuşur, biri alkışlar, biri susar. Tiyatro oyun türleri yalnızca estetik bir ayrım değil, aynı zamanda bir politik temsil biçimidir. Trajedi, komedi, dram ya da epik tiyatro… Her biri, iktidarın, kurumların ve bireyin konumunu yeniden tanımlar. Bu yazıda tiyatro türlerini bir sanat sınıflandırması olarak değil, bir toplumsal sözleşme…
4 YorumŞehir Hikaye Günlüğü Yazılar
Redmi Telefonlarda Uygulama Nasıl Gizlenir? Toplumsal Yapılar ve Bireylerin Etkileşimi Üzerine Bir Sosyolojik Analiz Sosyolojik bir bakış açısıyla, teknoloji ve dijital dünyadaki etkileşimler, toplumsal normlar, cinsiyet rolleri ve kültürel pratikler tarafından şekillendirilen karmaşık yapıları yansıtır. Bugün, dijital yaşamın her köşesinde kişisel gizlilik ve bireysel özgürlük üzerine derinlemesine düşünmeye başladıkça, her birey kendi dijital kimliğini ve toplumsal etkileşimlerini daha dikkatli biçimde inşa etme arayışına girmektedir. Bu noktada, telefonlarımız, tıpkı sosyal hayatımızda olduğu gibi, toplumun etkilerini güçlü bir şekilde hissedebileceğimiz, bireysel özgürlüğün yanı sıra toplumsal baskıların da etkisini gösteren alanlar haline gelmiştir. Birçok insan için telefon, sadece iletişim aracı değil, aynı zamanda…
8 YorumOlanaklı Olma Nedir? Felsefi Bir Kavramın Tarihsel ve Düşünsel İzleri Felsefenin en temel sorularından biri, “Ne mümkündür?” sorusudur. Bu soru, insanın hem düşünsel hem varoluşsal sınırlarını belirler. “Olanaklı olma” kavramı, yalnızca bir şeyin gerçekleşme ihtimalini değil, aynı zamanda varlığın potansiyel yönünü de anlatır. Yani, var olan kadar, henüz var olmamış olanın da felsefi anlamı vardır. Olanaklılık, düşüncenin ufkunu genişletir; çünkü her gerçeklik, bir zamanlar yalnızca bir olanak olarak var olmuştur. Tarihsel Arka Plan: Aristoteles’ten Kant’a Aristoteles, olanaklı olma kavramını “dynamis” terimiyle açıklamıştır. Ona göre her varlık, bir “potansiyel” taşır — bu potansiyel, uygun koşullar oluştuğunda “energeia” yani etkinlik haline gelir.…
Yorum BırakGüme İzni Nasıl Alınır? Toplumsal Normlar ve Cinsiyet Rollerinin Etkisi Bir Sosyologun Gözünden: Toplumsal Yapılar ve İzin Kültürü Toplumlar, bireylerin yaşamlarını şekillendiren kurallar, normlar ve rollerle iç içe geçmiş yapılar oluşturur. Bir sosyolog olarak, bu yapıların insan ilişkilerini, davranışlarını ve toplumun farklı bireyleri arasındaki etkileşimi nasıl etkilediğini anlamaya çalışmak, beni her zaman derinden ilgilendirmiştir. Bugün, özellikle Türkiye gibi toplumsal yapıları derinlemesine etkileyen geleneksel normlara sahip toplumlarda karşımıza çıkan “güme izni” kavramı üzerinden toplumsal dinamikleri sorgulamayı amaçlıyorum. “Güme izni” nedir ve nasıl alınır? Bu soruyu yanıtlamadan önce, bu iznin toplumdaki cinsiyet rollerinden, toplumsal normlardan ve kültürel pratiklerden nasıl etkilendiğine göz atmalıyız.…
Yorum BırakNet söyleyeyim: “Kamelya kameriye mi?” sorusu, şehirlerimizin tabelalarında ve ihalelerinde sıradan bir dil hatası değildir; tasarım kalite standartlarımızı ve kamusal alan kültürümüzü düşüren köklü bir karışıklık. Kamelya bir bitkidir; kameriye ise bir bahçe/park yapısı. İkisini birbirine karıştırdığımız her afiş, her şartname, her e-ticaret sayfası, yalnızca bir kelime hatası değil—kamusal alanla kurduğumuz ilişkiye düşen bir gölgedir. Kısa cevap: Hayır. “Kamelya” (Camellia) çiçekli bir bitkidir; “kameriye” pergola/çardak/gazebo türü bir açık alan yapısıdır. “Kamelya kameriye mi?”: Bir harf hatası değil, bir kültür meselesi Kamelya, çarpıcı çiçekleriyle bilinen yaprak dökmeyen bir süs bitkisidir; çay bitkisinin (Camellia sinensis) akrabasıdır. Kameriye ise parklarda, sahil yürüyüş yollarında,…
Yorum BırakGözü Keskin Olmak Ne Demek? Tarihsel Bir Analiz Bir tarihçi olarak geçmişin izlerini sürerken fark edilir ki, bazı insanlar ve bazı dönemler “görmeyi” herkesten önce başarmıştır. “Gözü keskin olmak” ifadesi, işte bu görme becerisinin tarih boyunca ne kadar belirleyici olduğunu anlatan derin bir deyimdir. Bu deyim, yalnızca keskin bir bakışa değil, sezgiyle bilgiyi birleştiren bir bilince işaret eder. Peki, tarih boyunca “gözü keskin” olmak ne anlama gelmiş, kimleri öne çıkarmış ve toplumsal dönüşümlerde nasıl bir rol oynamıştır? Tarihsel Perspektiften: Görmenin Gücü Tarih, yalnızca yaşananların değil, fark edilenlerin de hikâyesidir. Gözü keskin olmak, bu anlamda olayları olduğu gibi değil, olabileceği gibi…
8 Yorum“Ken” Japoncada bağlama göre farklı anlamlar taşır: en yaygın olarak “kılıç”, “kenar”, “felsefi görüş” ya da bir “uzaklık ölçüsü” anlamına gelir. Bu çok katmanlı kelime, Japon kültüründe hem fiziksel gücü hem de zihinsel derinliği simgeler. Geleceğe dair fikir üretmenin en heyecanlı tarafı, küçük bir kelimenin bile bir toplumun yönünü değiştirebileceğini fark etmektir. Bugün ele alacağımız kelime de tam olarak böyle bir kelime: “Ken”. Basit gibi görünen bu Japonca kelime, içinde taşıdığı çok katmanlı anlamlarla yalnızca dilin değil, düşüncenin ve geleceğin de kapılarını aralıyor. “Ken” Ne Demek? Bir Kelimenin İçinde Saklı Birçok Evren Japonca’da “Ken” (剣 / けん), en temel anlamıyla…
4 YorumÖğrenmenin Sofrasına Davet: Bir Eğitimcinin Bakışından Islama Köfte Öğrenme, tıpkı bir sofraya oturmak gibidir. Masaya getirilen her tabak, bilgiyle yoğrulmuş bir deneyimi temsil eder. Bir eğitimci olarak her gün şunu fark ediyorum: öğrenmek sadece zihinsel bir süreç değil, aynı zamanda kültürel, duygusal ve toplumsal bir yolculuktur. Bu yolculukta bazen bir kitap, bazen bir insan, bazen de bir lezzet öğretir. Bugün o lezzetlerden biriyle — Islama köfteyle — öğrenmenin dönüştürücü gücüne bakacağız. Islama Köfte Hangi Yöreye Aittir? Islama köfte, Türkiye’nin lezzet haritasında Sakarya ili, Adapazarı yöresine özgü bir yemektir. Bu yemek, sadece damak tadıyla değil, aynı zamanda toplumsal bellekteki yeriyle de…
Yorum BırakGöktuğ İsmi Dinen Uygun mu? Eğitimin, Kültürün ve İnancın Kesişiminde Bir İsim Bir eğitimci olarak her zaman şuna inanmışımdır: Öğrenmek, sadece bilgi edinmek değil; düşünme biçimini dönüştürmektir. Toplumsal değerlerimiz, kültürel mirasımız ve dini inançlarımız bu dönüşümün önemli parçalarıdır. Bir isim bile — evet, yalnızca bir isim — bireyin kimliğini, inançla kurduğu ilişkiyi ve dünyayı algılayış biçimini şekillendirebilir. Bu bağlamda sıkça sorulan şu soru anlamlı hale gelir: “Göktuğ ismi dinen uygun mu?” Bu soruya yalnızca bir “evet” ya da “hayır”la yanıt vermek, eğitimin ve anlam inşasının özünü kaçırmak olur. Gelin bu konuyu pedagojik bir mercekten, öğrenme teorileri ve kültürel etkileşimler çerçevesinde…
Yorum BırakYa Kahiru Ne Demek? Adalet, Çeşitlilik ve Toplumsal Dinamikler Üzerine Bir Yolculuk Bazen bir kelime yalnızca anlamıyla değil, uyandırdığı çağrışımlarla da toplulukları düşünmeye davet eder. “Ya Kahiru” ifadesi de bunlardan biridir. Yürekten gelen bu dua, adaletin, hakkaniyetin ve zulmün karşısında bir gücün hatırlatmasıdır. Bugün bu ismin anlamını, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet penceresinden ele alalım. Ya Kahiru’nun Anlamı “Ya Kahiru”, Allah’ın isimlerinden el-Kahire işaret eder; kahreden, mutlak galip gelen, her şey üzerinde üstün güce sahip olan anlamına gelir. Bu isim, insanın kendi gücünü değil, mutlak kudretin Allah’a ait olduğunu hatırlatır. Aynı zamanda zulüm karşısında adaletin üstün geleceğini sembolize eder.…
Yorum Bırak