Kâmet getirilirken sünnet kılınır mı ?

Kâmet Getirilirken Sünnet Kılınır mı? Farklı Yaklaşımların Işığında Bir Tartışma

Bazı sorular vardır ki, sadece fıkıh kitaplarının değil, kalplerin de kapısını aralar. “Kâmet getirilirken sünnet kılınır mı?” sorusu da bunlardan biri. Yüzeyde küçük bir ibadet detayı gibi görünür ama derinlemesine bakıldığında, bireysel hassasiyetlerin, toplumsal alışkanlıkların ve manevi denge anlayışlarının bir yansımasıdır. Ben de bu yazıda, farklı bakış açılarını seven biri olarak, hem erkeklerin objektif yaklaşımını hem kadınların duygusal yorumlarını bir araya getirmek istedim. Çünkü bazen aynı soruya farklı pencerelerden bakmak, hakikate biraz daha yaklaşmaktır.

Kâmet ve Sünnetin Kesiştiği Nokta

Önce temel soruyu netleştirelim: Kâmet, farz namazın hemen öncesinde, namazın başlamak üzere olduğunu duyuran kısa ezandır. Sünnet namazı ise farzdan önce veya sonra kılınan, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sürekli uyguladığı ibadetlerdir.

Fıkıhta merak edilen mesele şudur: Eğer kâmet getiriliyorsa, o anda sünnet namazına başlanabilir mi?

Burada görüş ayrılıkları devreye girer. Hanefî mezhebine göre, kâmet getirildiğinde farz namaz başlamak üzeredir, dolayısıyla artık sünnet kılmak uygun görülmez. Şâfiî ve Mâlikî mezheplerine göre ise bazı istisnalarla, hızlı bir şekilde sünnet tamamlanabilir.

Peki, neden farklı düşünülüyor? Çünkü mesele sadece “zaman” değil; ibadetin “düzeni” ve “niyeti”dir.

Erkeklerin Yaklaşımı: Objektiflik ve Düzen Üzerine

Birçok erkek din âlimi ve araştırmacı, bu konuyu daha çok ibadetin sistemi ve disiplini açısından değerlendirir. Onlara göre kâmet, artık farzın başladığını bildirir; bu durumda bireysel tercihler değil, cemaatin düzeni önceliklidir.

Verilere dayalı olarak da görülür ki, cemaatle namazın birliğini korumak, fıkıh kaynaklarında büyük önem taşır. Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde kâmet getirildikten sonra sünnet kılmaya devam eden çok az örnek vardır — bu da “öncelik sırasının” farz lehine olduğunu gösterir.

Analitik düşünen erkekler için mesele nettir: Farz başlarken başka bir namaza giriş, ibadet akışını böler. Bu nedenle “önce sünneti kıl, sonra kâmeti bekle; ama kâmet başladıysa farza yönel” anlayışı, hem düzeni hem de toplu ibadetin uyumunu korur.

Kadınların Yaklaşımı: Duygusal Derinlik ve Manevi Denge

Kadınların konuya yaklaşımı ise çoğu zaman daha duygusal ve empatik bir bakış taşır. Onlar için ibadet sadece kurallar bütünü değil, ruhun huzur bulduğu bir alandır.

Bazı kadın din eğitmenleri ve araştırmacılar, “Eğer kişi kâmet getirilirken sünnete başlamışsa, niyetinde samimiyse, o namazın da bir değeri vardır” görüşünü savunur. Çünkü İslâm’ın özü, niyetin içtenliğidir.

Bu bakış açısına göre, Hakk’a yönelmiş bir kalp, şekil şartlarından önce anlamla ilgilenir. Kâmetle sünnet arasında bir “yarış” değil, bir “denge” vardır.

Toplumsal olarak da kadınların bu konudaki hassasiyeti, ibadetlerde duygusal devamlılığı sağlamak üzerinedir. Onlar için sünnet, bir alışkanlık değil; bir ruh hâlidir. Bu nedenle “kâmet getirildiğinde kalbim hâlâ huzurdaysa, o ibadeti tamamlamak isterim” diyen kadınlar da az değildir.

Birlikte Düşünmek: Disiplin mi, Huzur mu?

Aslında mesele, ibadette “dış düzen” ile “iç huzur” arasında bir denge kurmaktır. Kimi için disiplin, huzurun kendisidir; kimi içinse huzur, disiplinin ötesindedir.

Erkeklerin stratejik düşüncesiyle kadınların empatik sezgisi birleştiğinde, daha kapsayıcı bir anlayış doğar:

Kâmet getirilirken sünnet kılınmaz, evet — ama bu, o sünnetin değersiz olduğu anlamına gelmez. Zamanlama sadece bir düzen meselesidir, niyet ise kalbin dili.

Belki de asıl soru şudur: “İbadet ederken kural mı kalp mi öncelikli olmalı?” Bu sorunun cevabı, herkesin kendi inanç yolculuğunda saklıdır.

Okuyucuya Davet: Sen Nasıl Düşünüyorsun?

Sen bu konuda ne düşünüyorsun? Kâmet getirilirken başladığın bir sünnet namazını bitirir misin, yoksa hemen farza mı geçersin? Belki senin cevabın, bu konunun yeni bir boyutunu açacak.

Yorumlarda düşüncelerini paylaş — çünkü bazen farklı görüşler, aynı hakikatin iki yüzüdür. Ve belki de bu çeşitlilik, inancın en güzel tarafıdır.